3 Mart 2014 Pazartesi

Şu egonuzdan bir sıyrılmayı başarsanız...

Bugün hava ne kadar güzel, pırıl pırıl. Mutlu olmak için süper bir bahane:)

Pazar günü Kadıköy'deydik. Toplanma saati 14:00 idi ancak biraz erken çıktık evden, erken gidelim, vapurda kahvaltı edelim diyerek. Çay, simit, peynir...Özlemişim vapurda kahvaltı etmeyi. Kadıköy' e vardığımızda etraf henüz tenha idi. İzmir' den gelen hayvansever dostlar alana ulaşmışlardı. Diğer otobüsler henüz yolda idiler.


Çarşaf çarşaf pankartlar meydanda yerini almıştı çoktan. 
Saatler ilerledikçe kalabalık artmaya başladı.



Ve saat 14:00 olduğunda biz hazırdık.




Maddog bu eylem için sosyal medya üzerinden ciddi bir örgütlenme çabası içerisine girmişti hakkını yememek lazım. Benim de sürekli olarak takip ettiğim bir oluşumdur ayrıca. Ancak ilerleyen satırlarda onunla ilgili de bir serzenişte bulunacağım. Konuyla ilgili pek çok dernek ve stk yı bu eylemde bir araya getirme çabasındaydı. Facebook sayfası üzerinden sürekli olarak çeşitli görseller paylaşarak katılımı arttırmaya çalışmıştı. Ancak şunu belirtmeden geçemeyeceğim. Ben şunu anladım ki insanlar klavye mahkumu (maymunu?) olmuş. Orada burada atıp tutanlar, hepimiz oradayız, hebele hübele diyenler neredeydi çok merak ediyorum çünkü kalabalık hiç de tahmin ettiğim gibi olmadı. Nerede o İstiklal Caddesi' ndeki ilk iki yürüyüşümüzdeki insan seli:S


30.09.2012 Taksim İstiklal Caddesi "Kanlı Yasaya Hayır" yürüyüşümüzden.

Oturduğumuz yerden ahkam kesmekle bu işler yoluna girmiyor hanımlar beyler. Elinizi taşın altına sokacaksınız; bunun başka yolu yok.


 Bir de " Memlekette bunca sorun varken uğraşacak başka şey bulamadınız mı?" diye laf kalabalığı yapan, " Sokakta onca aç insan varken neden hayvanlar" diyerek lakırdı eden insan müsveddelerinden çok sıkıldım gerçekten. Ben tercihimi hayvanlardan yana kullanıyorum; itirazı olan? "Sizler de boş boş konuşacağınıza o muhtaç insanlara yardım edin o zaman; tercihinizi onlardan yana kullanın" demekten ben bıktım, adamlar bıkmadı yahu! Bunu söyleyen adam acaba hiç aç bir çocuğun karnını doyurdu mu? Ben kimseye ne yardım yaptığımı açıklamak zorunda değilim. Ama insanı çileden çıkarıyorsunuz. Evet, gücünüze gidecek belki ama çocuk da doyurdum, yardım da ettim. Ahkam kesenler yanlarına aç bir çocuk yaklaştığında koşar adım kaçarken ben ... Neyse. Sakin...


Maddog -Fırat Yıldız- ile ilgili de bir serzenişte bulunacağımı belirtmiştim. Herşey iyi güzel hoş da neden hazırlanan tüm el pankartlarında amblem var arkadaş? Bu durumu iyi niyete yormak istiyorum ama ne demişler "sinek küçük ama mide bulandırır". Ayrıca platform arkasında hoş olmayan ve hiçbir şekilde tasvip etmeyeceğimiz bazı olaylar gerçekleşmiş; şahit olmadık ama ikinci ağızdan haberdar olduk. Umarım bu konuya da kendisi açıklık getirecektir. Çünkü münakaşanın ve tribin bize faydası yok.

Ayrıca konuşmacı olarak platforma çıkarak tüm dernekler adına konuştuğunu belirtip tamamen kendi üzerinden reklam yapan biri vardı ki - meclisteki son görüşmeye de katılmıştı, ismini belirtmeyeceğim; biraz internet araştırmasıyla öğrenebilirsiniz - ağlamakla yüz buruşturmakla kendini affettiremez. Çünkü sözde doğal yaşam parkları ve barınaklar konusunda kanlı yasaya olan katkısı su götürmez; gözyaşları da bu durumu temizlemez.

Hal böyle olunca blogger dostları hayvan koruma ve yardım derneklerindeki ego fırtınası ve çıkar gayeleri sebebiyle hiçbirine üye değiliz. Tüm eylemlere bağımsız yaşam hakkı savunucusu ve hayvansever olarak katılıyoruz.Çünkü şu ana kadar katıldığımız her eylemde ve mitingte bazı kişilerin "önce ben, hep ben hep ben, o konuşursa ben terk ederim mitingi bla bla..." tavırlarından korkunç rahatsız oluyorum. Şunu anlayamıyorum hepimizin amacı aynı da neden ortak paydada buluşamıyoruz; habire birbirimizi yiyoruz. Elinizi vicdanınıza koyun artık:(


Ve tabiki ÇARŞI. Onlar kanlı yasaya da karşı. Minnettarız.


Bu fotoğrafı alanda yaşça bizden genç bir arkadaş rica ederek çekti. Gece, sosyal paylaşım sitesindeki sayfasında paylaşmış. Hatta sürprizler de varmış; habersiz çekilen iki fotoğrafımızı daha gördüm:) Mücadelemiz ölümsüzleşmiş oldu sayesinde, kendisine -Burhan Yıldırım- sonsuz teşekkürler.



Pazar günü bizlere katılarak desteğini eksik etmeyen tanıdık yüzlere minnettarız. 5199 sayılı kanlı yasa durdukça biz yine alanlarda olacağız. Şimdiye kadar herşey çok barışçıldı ancak bundan sonrası için söz veremiyorum. İnatçıyımdır ve savunduğum şeyi asla yarı yolda bırakmam. 
Sevgiler...

28 Şubat 2014 Cuma

Haftasonu hoşgelsin.

İnsan fotoğraf çekmeye üşenir mi? Son bir haftadır fena bir üşengeçlik çöktü üzerime. Mümkün olsa hiçbirşey yapmadan kukumav kuşu gibi duracağım öylece.

Türk kahvesi yanına eşlik etmesi için lokumluk-çikolatalık boyamıştım. Tatlı bir haftasonu niyetine gelsin.



Peçete dekupajı yaptıktan sonra cam-porselen boyası ile boyadım. Vernik sırasına girdiler. Bakalım ne zaman sıra gelecek:) Bu çalışmaların en sevmediğim yanı vernik aşaması, çok sıkılıyorum yaparken. 


 Geçen haftaiçinde, uzun süredir görüşemediğim; iş değişiklikleri, hayat tecrübeleri derken ayrı düştüğüm bir arkadaşımdan mesaj  aldım. Bana çok güzel fotoğraflar göndermiş eski çalışma günlerimize ait. 


Fonda Fatih Camii, bizler ise Fatih Külliyesi Tabhanesi'nin yemekhane bölümünün çatısındayız:) Sol baştan Pınar - ki bu fotoğrafları gönderen-, Bilge, Nurgül ve bendeniz. Orada ne işiniz var demeyin meslek mimarlık olunca mekan farketmiyor:P


Kubbeler ve ben...Büyük kubbeye çıkmışlığım da var bu arada:) Yalnız derinden duyar gibi oldum hani iş güvenliği diye; hmm evet hani??? Neyse...Bunu başka bir yazıya saklayacağım. Bir tabhane fotoğrafı da benim arşivimden gelsin.


Ayrılmaz ikili total-station ve ben. Ahmet Abi' yi de es geçmeyelim. Az kahrımı çekmedi, "Ahmet Abi,  makinayı oraya taşıyalım, buraya taşıyalım, off ayarı bozuldu hadi baştan kuralım..." 

Uzun lafın kısası süper günler geçirdik beraber. Çalışma arkadaşlığı açısından çok uyumlu bir ofis ortamıydı ve çok özlüyorum gerçekten.

Bu kadar nostalji kafi; süpper bir haftasonu dilerim herkese. Pazar günü saat 14:00'te  Kadıköyde'yiz; duyurulur! 


20.01.2013 tarihli yürüyüşten, pankartımız, Tuna Arman fotoğraflamıştı. Dün gece sosyal medyada bir grupta tekrar paylaşıldığını görünce sevindim. Blogumun başı kel mi? Ben de burada paylaşırım:)

Sevgiler...

27 Şubat 2014 Perşembe

Öyle birşey işte...


Aslında hayat, maske takmadan gerçek kimliğinizle kaç hayata dokunduğunuzla ilgilidir. Siz varsınız diye kaç canlının mutlu olduğu ile, sizin yaptıklarınızla kaç canlının gurur duyduğu ile, siz olmayınca kaç canlının üzüleceği ile...


25 Şubat 2014 Salı

Hak verilmez; alınır.

Merhaba,
Bizler ne kadar uğraşsak da hasta ruhlu insanlar yine iş başında ne yazık ki. Dün Osmaniye'de bulunan ve ön patileri, söylemeye bile dilim varmıyor, vahşice kesilerek yol kenarına terk edilen kedinin haberini görünce mideme ağrılar girdi. O sapkın insanı, insan bile dememek lazım da neyse, elime geçirseydim parça pinçik edebilirdim. Şimdi geçirsem etmez miyim? Hmm... Ederim. 


19 Şubat'ta Ankara'da yapılan toplantı siyasilerin samimiyetsizliğini ve kapalı kapılar ardında dönen dümenleri ortaya çıkarmıştır. Çünkü toplantıdan dört gün önce sokak hayvanları üzerinde deney yapılmasını mümkün kılan yönetmelik yürürlüğe girmiş ve  bu konudan toplantıda hiç bahsedilmemiş, katılımcılara bilgi verilmemiştir. 


Uzun lafın kısası 2 Mart Pazar günü Kadıköy İskele Meydanı' ndayız. Anlayamayanlar anlayana kadar da alanlarda olmaya devam edeceğiz. 
Bu arada dün gece ortaya çıkan TAPEler de tadından yenmez hani:) 

Bu karmaşa içerisinde biraz nefes alalım, son yaptıklarımı paylaşayım.


Tarçın kabuğu kullanılmış bir duvar süsü görmüştüm ve sarı kavanozlara uyarlayıverdim. Boyutları biraz büyük geldi galiba, daha kısasını arayacağım.






Bir de kek standım vardı, hazır başlamışken onu da aradan çıkarttım. 2014 ün rengi orkide moru seçilmiş. Ben küçüklüğümden beri mor renk hastasıyımdır. Hatta küçük bir anımı anlatayım; henüz okula gitmediğim dönemler...Bir tatil dönüşü otogarda kalkış saatini beklerken oyuncakçıda mor bir ayıcık gördüm. Öyle albenisi olan çok güzel bişi değil ama MOR:) Tutturdum alalım diye; baktım beni takan yok biraz ağlama biraz zırlama... Ve sonuç; dönüş yolunda kucağımda mor bir ayım vardı. Adını da hemen koymuştum "Morbik". Hala saklıyorum o ayıyı. Tutku işte:)



Sevgiyle kalın...

24 Şubat 2014 Pazartesi

Oley!!! Yağmur yağıyor..

Merhabalar...
Yağmur yağdığına bu kadar sevineceğim aklımın ucundan geçmezdi. Çünkü ben yağmurda yürümekten ya da yağmuru izlemekten hoşlananlar kulübünden değilim:) Güneşli ve parlak havaların insanıyım, ancak.. Yağışlı geçmesi gereken ayların bir damlasız geçmesi yaz mevsimi için tehlike sinyallerini çoktan çalmıştı. Malum birileri ormanlarımıza da göz dikmişken, sonucunu ölçüp biçmeden, fütursuzca ve arsızca ormanlarımızı yağmalarken, başımıza bunun gelmesi çok da garip değil aslında. İstanbul için can damarı Kuzey Ormanları acımasızca, aşama aşama yok edilmektedir. 



Bugüne kadar Kuzey Ormanları'nada kesilen yaklaşık 1,5 milyon ağacın türleri ve yaşları göz önüne alınarak yapıla değerlendirmeye göre, kesilen ağaçlarla birlikte yıllık 51 bin ton karbondioksit yutak kapasitesi yok edilmiştir. Bu yutakların kaybedilmesi, iklim değişikliğine yol açan CO2 miktarının artması anlamına gelmektedir. İklim değişikliklerinin, tanık olduğumuz sonuçlarından biri olan kuraklığa davetiye çıkaran Kuzey Ormanları' ndaki ağaç kıyımı, aynı zamanda İstanbul'un ciğerlerinin kesilmesi anlamına geliyor, su varlıklarını tehdit ediyor, binlerce yaban hayvanının barınma ve beslenme hakkını elinden alıyor.



Kuzey Ormanları' nda planlanan mega(!) projelerin yol açtığı ormansızlaşma yüzünden İstanbul 51 bin tonluk karbon yutağını kaybederken, 3. havaalanı için hazırlanan ÇED raporunda söz konusu ormansızlaşmanın yanı sıra inşaatın ve eklenecek yeni uçuş rotalarının iklim değişikliğine etkisinden ve dünyamız için hayati önem taşıyan karbon yutaklarının yok edilmesinden hiç söz edilmemektedir.

Demek oluyor ki rantın olduğu yerde yaşam teferruattır. Gelinen nokta budur. Aklı başında mantığı yerinde olan birinin bu olan bitene kayıtsız kalması mümkün değildir. Bu sebeple herkesin elini taşın altına sokma vakti gelmiştir.


Kurtuluş yok, tek başına; ya hep beraber ya hiçbirimiz!

En acıklı olan ise bakan bile demeye dilimin varmadığı şahsın "Yağmur duasına çıkarız, daha maliyetsiz" demesidir. İnanıyorum ki, inanmak istiyorum ki aptal ve enayi yerine konulmaya çalışılan halkımız gerekli  ön cevabı 30 Mart'ta verecektir, vermelidir. Çünkü bu yolun başka dönüşü yok.

20 Şubat 2014 Perşembe

Aklımı çelemezsin parlak gökyüzü!

Merhaba,
Blogger dünyasına ilk girdiğim günlerde sürekli birşeyler paylaşma çabası içerisindeydim. Sanki bir gün paylaşımda bulunmasam ceza alacakmışçasına:) Gelin görün ki meşguliyetler çoğalınca her günü geçin gün aşırı bile paylaşım yapamamaya başladım. Arayı soğutmamak için ortaya bir şeyler atıp kaçıyorum sanki:S. Bu durumu iyileştirmeye çalışıyorum elimden geldiğince; bakalım...


Güneşli, pırıl pırıl bir hava pencereden aklımı çelmeye çalışıyor ama yapmam gerekenler var. Benim için yine bol kesmeceli biçmeceli bir gün. Çayım soğumasın ben gideyim:)
Sevgiler...


17 Şubat 2014 Pazartesi

Mücadeleye tam gaz devam.

Merhaba,
Öncelikle tüm pisilerin kediler günü kutlu mutlu olsun:) En büyük dileğim ve isteğim, hepsinin önlerinden bir kap yemeği sığınacakları bir küçük kutucukları eksik olmasın.

16 Şubat pazar günü Taksim' de eylemde olacağımı belirtmiştim. Şansımıza hava çok güzeldi; gerçi yağmur ya da kar olsaydı da bizim için değişen birşey olmayacak yine dostlarımızın hakkını savunmak için orada olacaktık. 


Daha önceki eylemlerde kullandığımız el emeği pankartlarımızı ve düdüklerimizi bir gün öncesinden ortaya çıkarmıştık. İşimi sona bırakmayı sevmem, önceden hazır olsun gözümün önünde, içim rahat etsin:)


Toplanma alanına vardığımızda kalpdaş insanlarla bir arada olmak gerçekten mutluluk ve bir o kadar da cesaret vericiydi. Tıpkı Gezi Direnişi' nde olduğu gibi. Hepimiz adaletten, candan ve yaşama hakkından yanaydık. O günleri aratmadılar sağ olsunlar toma ve polisler dibimizdeydi. Malum İstiklal Caddesi yürüyüşlere kapatıldı. Bu durum mücadeleci insanları yıldıracak bir şey değil bir bunu anlayamadılar. Yürümeden de sesimizi duyurabiliyoruz çok şükür:) 



Saatler ilerledikçe kalabalık arttı ama önceki eylemlerdeki kadar katılım yoktu ne yazık ki.:S. Tanıdık simalardan tam destek her zamanki gibi arkamızdaydı. Müdahale korkusu insanları sindiriyor sanırım:( Ama dert değil. Biz ilk "Kanlı Yasaya Hayır" yürüyüşünden itibaren and içtik. Mücadelemizi, demokratik haklarımızı sonuna kadar kullanarak sürdüreceğiz. Hayvan itlafı yapan bir takım belediyelerin yaptıkları yüzlerine vurulduğunda " iftira ediyorsunuz, hukuki kapsamda her hakkımız saklıdır" bıdı bıdılarına karnım tok, korkum hiç yok. HAYVAN CİNAYETLERİ KABAHAT DEĞİL SUÇTUR. Dilim damağım kuruyana kadar da haykıracağım bunu. Tek istediğimiz 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu' nun kanlı bir yasa olarak değil yaşama hakkına saygı gösteren, adalet sağlayan bir düzenleme ile kabul edilmesidir.



Kazasız belasız, az gerginlikli bir protestomuzu ve sevgili Tuna Arman'ın başlatmış olduğu imza toplama etkinliğini tamamladık. 9000 imza toplandığını açıkladı kendisi. Kalpten dilerim ki, tekrar alanlara toplanmamıza gerek kalmadan gerekli düzenlemeler yapılarak kanun yasalaşır.

Çekirdek aile pozumuzla şimdilik gidiyorum.


Sevgiler...