27 Ocak 2014 Pazartesi

Rengi kadar beter bir gün...




On bir yıl önceydi. Ben üniversitedeydim ve proje teslim zamanımızdı. Bütün hafta sonunu uykusuz geçirmiş hafta başı projemi teslim ettikten sonra uyurgezer vaziyette eve doğru yürüyordum. Apartmanımızın yanındaki küçük bahçede çocukların bir şeye taş attıklarını gördüm. Bağırdım falan ama neye taş attıklarını görememiştim; o kadar küçükmüş işte. Eve çıktığımda durumu babama anlattım ve hemen aşağı indi. Geri geldiğinde elinde minicik bir sakız kutusu vardı. Annemle ikimiz hemen kutuya baktık bir de ne görelim minicik bir bebek kedi, daha göbek bağı üzerinde. Babam etrafa falan bakınmış ama annesi oralarda yokmuş büyük ihtimalle çocuklardan ürktü ve bebeğini bırakıp kaçtı. O kadar minikti ki kızımız babamın avucunun içinde kayboluyordu. Evde hali hazırda bir kedimiz vardı "Misket". Kaderimizde bir de minik bebek varmış demek ki, sakız kutusundan yola çıkarak adını "Şeker" koyduk bebeğin. Hemen veterinere götürdük ne yapalım diye; çok küçük olması sebebiyle bize çok ümit bağlamamamızı herşeyin olabileceğini söylemişti, kızmıştık ve bebeği alıp eve dönmüştük. Bebek kedi bakımı çok kolay değildir; bilenler bana hak verecektir. Kendi başına ne yemek yiyebilir ne de tuvaletini yapabilir. Marketten bebek maması ve eczaneden birkaç tane damlalık aldık. Gece gündüz demeden, gecenin bir yarısı öff bu saatte mi demeden besledik kızımızı, tuvaletini yaptırdık. Babam onu avucunda beslediği için kokusu onun için anne kokusu gibiydi sanırım ona başka düşkündü çünkü. Hatta annemle takılırdık " babamın sevgilisi, annemin kuması" diye. Şimdi bu cümleyi yazınca gözyaşlarıma bir de aptal sırıtma eklendi. Yıllar geçtikçe evin nüfusuna yeni pisiler eklendi hep; Şeker kızım beş azman erkek pisiyle baş etti; o kadar da cadalozdu. Bugün kızımızla geçirdiğimiz on bir yılın en acı günü bizim için. Adı kötü hem de çok kötü bir hastalık sebebiyle kaybettik Şeker'imizi. Hasta olmama rağmen babamın veterinerde, ziyarete gideceğini öğrenince ben de gitmek istedim. Durumu hiç iyi değildi bunu hepimiz biliyorduk ama umut işte, evladımız gibiydi o bizim. Başını okşadık, sesimizi duysun istedik. İyiki de gitmişim diyorum şimdi çünkü biz eve döndükten 1 saat sonra kötü haberi aldık. Son bir defa okşayabildik kızımızı yalnız olmadığını hissettirdik. Şimdi durup düşününce onunla ilgili hep komik şeyler aklıma geliyor, hınzır gitti ama hala bizi gülümsetmeyi beceriyor:S Aslında değişen birşey yok o hala kalbimizde, beden olarak evimizde değil ama evimizin bahçesinde huzur içinde yatıyor güzel kızım. Seni seviyoruz kızım, kalbimizdesin...